Karaburun Yarımadasının florasını tipik bir Akdeniz Bitki örtüsü  oluşturur ama kendine özgü bazı farkları da saklı tutar. Örneğin;  zeytinde Hurmayı, çiçekte Nergis’i, sebzede Enginar’ı, kendine has  özellikleriyle sadece bu yarımadada bulmak mümkündür. Yüzlerce şifalı  otu, onlarca çeşit Kekik ve Adaçayını, doğanın eşsiz hediyesi yüzlerce  kır çiçeğini, Karaburun Yarımadası bünyesinde barındırmaktadır.  Karaburun Yarımadası'nın bitki örtüsünü genellikle makiler oluşturur.  Ormanlar bakımından fakirdir. Yaklaşık 27.000 Hektar Kızılçam ormanı  mevcuttur.      
             Bölgesel bazı değişiklikler göstermekle birlikte bitki örtüsünü  oluşturan bitkiler çoğunlukla deliceler, kocayemiş, sandal, menengiç,  kermez meşesi, tesbih, akça ağaç, sakız, laden gibi bitkilerdir. Şifalı  otlar açısından oldukça zengin bir yapıya sahiptir. Yarımada'da  yetiştiği bilinen ve bugün fitoterapik değeri olan yaklaşık 47 tür  şifalı ot vardır. Sütleğen, yarpız, gelincik otu, kantaron otu, kapari,  kekik, kenger, sığırotu, ada soğanı, adaçayı bu tür bitkilere  örneklerdir. Karaburun Yarımadası geçmişinde Bağları ve Zeytinlikleri  ile tanınan bir yöre iken aradan geçen uzun zaman içinde bağ alanlarının  miktarı oldukça azalmıştır. Bunda, yörenin göç veren bir özellikte  olması, ekonomik nedenler, önlenemeyen hastalıklar ve en önemlisi yöre  nüfusunda meydana gelen değişimler önemli rol oynamışlardır. Elbette  bugün de zeytin, Yarımada için çok şey ifade etmektedir. Yaklaşık 2560  Hektar arazide 470.750 zeytin ağacı mevcuttur. Ürün yıllarında yaklaşık  3500 ton ürün alınmaktadır. Zeytinliklerin bir bölümünün ulaşım  zorluklarından bir bölümünün ise sahiplenilmemekten ürünleri  toplanamamakta, bu da kayıplara neden olmaktadır. Bağlar ise bugün 60  Hektarı çekirdeksiz ve 10 Hektarı çekirdekli olmak üzere sadece 70  Hektar arazide yapılmaya devam edilmektedir. 
              Bugün Karaburun Yarımadası'nın en önemli tarımsal ürünleri kesme  çiçekçilik, narenciye ve enginardır. Nergiz ve Sümbül olarak 156.3  dekar araziden 22.000 çiçek elde edilmektedir. Enginar üretimi ise  yaklaşık 140 Hektar arazide yapılmakta olup 6.450.000 adet enginar  kesilmektedir. Narenciye üretimi Limon, Mandalina ve Portakal olarak  yapılmakta 90 Hektar araziden yaklaşık 1060 ton ürün alınmaktadır.
         Karaburun' da tüm bu bitkiler farklı özellikleri de beraberinde  barındırır. Bölgesel bazı değişiklikler göstermekle birlikte bitki  örtüsünü oluşturan bitkiler çoğunlukla deliceler, kocayemiş, sandal,  menengiç, kermez meşesi, tesbih, akça ağaç, sakız, laden gibi  bitkilerdir.   Şifalı Otlar
              Şifalı otlar açısından oldukça zengin bir yapıya sahiptir.  Yarımada'da yetiştiği bilinen ve bugün fitoterapik değeri olan yaklaşık  67 tür şifalı ot vardır. Sütleğen, yarpız, gelincik otu, kantaron otu,  kapari, kekik, kenger, sığırotu, ada soğanı, adaçayı bu tür bitkilere  örneklerdir.Ayrıntılı bilgi için tıklayınız
Hayvanlar
             Karaburun faunası itibariyle de çok zengindir. Gerek karada ve  gerekse denizlerde çok değişik ve ender hayvan cinslerine rastlamak  olasıdır. Yaban domuzu, tilki, sansar, su samuru, porsuk, tavşan,  sincap, yırtıcı kuşlar (kartal, şahin, doğan gibi), çok sayıda çeşitli  böcek ve kelebekler, tatlı su kaplumbağları ve yengeçleri, bukalemun,  kertenkele ile değişik av kanatlıları gibi çok geniş bir doğal yaşam  yelpazesi vardır.
             Denizleri itibariyle de Yarımada son derece zengin bir yapıya  sahiptir. Yurdumuz sularında yaşayan hemen tüm balık ve deniz canlıları  türlerini, Karaburun Yarımadası denizlerinde bulma şansı vardır.  Bilinçsiz ve yasak avlanmanın yapıldığı dönemlerde bu canlıların  sayılarında büyük bir düşüş olmuşsa da alınan önlemler ve uygulanan  denetimler sayesinde çeşitlilik ve sayıca artışlar sağlanmıştır.
              Fakat Karaburun Yarımadası için tüm bu kara ve deniz canlıları  son derece önemli bir zenginlik teşkil etmekteyse de içlerinde en  önemlileri şüphesiz ki tüm dünyada sayıları 500 ve yurdumuzda ise 100  civarında kalmış olan "Akdeniz Foku (Monachus monachus)" ile, gene nesli  tükenmeye yüz tutmuş bulunan "Ada Martısı" dır. Yarımada kıyılarında  çok sayıda fok mağarası mevcut olup, bunların bazıları foklar tarafından  doğum amacıyla da kullanılmaktadır. Tümü, çok önemli ve yoğun bir  çalışma ile koruma altına alınarak, nesillerinin devamı konusunda  iyileştirici önlemler alınan bu hayvanların varlığı, Yarımada'nın bu  açıdan önemini artırmaktadır.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder