28 Nisan 2012 Cumartesi

Karaburun Bitki Örtüsü

BİTKİ ÖRTÜSÜ VE NERGİS
            Karaburun Yarımadasının florasını tipik bir Akdeniz Bitki örtüsü oluşturur ama kendine özgü bazı farkları da saklı tutar. Örneğin; zeytinde Hurmayı, çiçekte Nergis’i, sebzede Enginar’ı, kendine has özellikleriyle sadece bu yarımadada bulmak mümkündür. Yüzlerce şifalı otu, onlarca çeşit Kekik ve Adaçayını, doğanın eşsiz hediyesi yüzlerce kır çiçeğini, Karaburun Yarımadası bünyesinde barındırmaktadır. Karaburun Yarımadası'nın bitki örtüsünü genellikle makiler oluşturur. Ormanlar bakımından fakirdir. Yaklaşık 27.000 Hektar Kızılçam ormanı mevcuttur.      


            Bölgesel bazı değişiklikler göstermekle birlikte bitki örtüsünü oluşturan bitkiler çoğunlukla deliceler, kocayemiş, sandal, menengiç, kermez meşesi, tesbih, akça ağaç, sakız, laden gibi bitkilerdir. Şifalı otlar açısından oldukça zengin bir yapıya sahiptir. Yarımada'da yetiştiği bilinen ve bugün fitoterapik değeri olan yaklaşık 47 tür şifalı ot vardır. Sütleğen, yarpız, gelincik otu, kantaron otu, kapari, kekik, kenger, sığırotu, ada soğanı, adaçayı bu tür bitkilere örneklerdir. Karaburun Yarımadası geçmişinde Bağları ve Zeytinlikleri ile tanınan bir yöre iken aradan geçen uzun zaman içinde bağ alanlarının miktarı oldukça azalmıştır. Bunda, yörenin göç veren bir özellikte olması, ekonomik nedenler, önlenemeyen hastalıklar ve en önemlisi yöre nüfusunda meydana gelen değişimler önemli rol oynamışlardır. Elbette bugün de zeytin, Yarımada için çok şey ifade etmektedir. Yaklaşık 2560 Hektar arazide 470.750 zeytin ağacı mevcuttur. Ürün yıllarında yaklaşık 3500 ton ürün alınmaktadır. Zeytinliklerin bir bölümünün ulaşım zorluklarından bir bölümünün ise sahiplenilmemekten ürünleri toplanamamakta, bu da kayıplara neden olmaktadır. Bağlar ise bugün 60 Hektarı çekirdeksiz ve 10 Hektarı çekirdekli olmak üzere sadece 70 Hektar arazide yapılmaya devam edilmektedir.
             Bugün Karaburun Yarımadası'nın en önemli tarımsal ürünleri kesme çiçekçilik, narenciye ve enginardır. Nergiz ve Sümbül olarak 156.3 dekar araziden 22.000 çiçek elde edilmektedir. Enginar üretimi ise yaklaşık 140 Hektar arazide yapılmakta olup 6.450.000 adet enginar kesilmektedir. Narenciye üretimi Limon, Mandalina ve Portakal olarak yapılmakta 90 Hektar araziden yaklaşık 1060 ton ürün alınmaktadır.
        Karaburun' da tüm bu bitkiler farklı özellikleri de beraberinde barındırır. Bölgesel bazı değişiklikler göstermekle birlikte bitki örtüsünü oluşturan bitkiler çoğunlukla deliceler, kocayemiş, sandal, menengiç, kermez meşesi, tesbih, akça ağaç, sakız, laden gibi bitkilerdir.   Şifalı Otlar
             Şifalı otlar açısından oldukça zengin bir yapıya sahiptir. Yarımada'da yetiştiği bilinen ve bugün fitoterapik değeri olan yaklaşık 67 tür şifalı ot vardır. Sütleğen, yarpız, gelincik otu, kantaron otu, kapari, kekik, kenger, sığırotu, ada soğanı, adaçayı bu tür bitkilere örneklerdir.Ayrıntılı bilgi için tıklayınız

Hayvanlar
            Karaburun faunası itibariyle de çok zengindir. Gerek karada ve gerekse denizlerde çok değişik ve ender hayvan cinslerine rastlamak olasıdır. Yaban domuzu, tilki, sansar, su samuru, porsuk, tavşan, sincap, yırtıcı kuşlar (kartal, şahin, doğan gibi), çok sayıda çeşitli böcek ve kelebekler, tatlı su kaplumbağları ve yengeçleri, bukalemun, kertenkele ile değişik av kanatlıları gibi çok geniş bir doğal yaşam yelpazesi vardır.
            Denizleri itibariyle de Yarımada son derece zengin bir yapıya sahiptir. Yurdumuz sularında yaşayan hemen tüm balık ve deniz canlıları türlerini, Karaburun Yarımadası denizlerinde bulma şansı vardır. Bilinçsiz ve yasak avlanmanın yapıldığı dönemlerde bu canlıların sayılarında büyük bir düşüş olmuşsa da alınan önlemler ve uygulanan denetimler sayesinde çeşitlilik ve sayıca artışlar sağlanmıştır.
             Fakat Karaburun Yarımadası için tüm bu kara ve deniz canlıları son derece önemli bir zenginlik teşkil etmekteyse de içlerinde en önemlileri şüphesiz ki tüm dünyada sayıları 500 ve yurdumuzda ise 100 civarında kalmış olan "Akdeniz Foku (Monachus monachus)" ile, gene nesli tükenmeye yüz tutmuş bulunan "Ada Martısı" dır. Yarımada kıyılarında çok sayıda fok mağarası mevcut olup, bunların bazıları foklar tarafından doğum amacıyla da kullanılmaktadır. Tümü, çok önemli ve yoğun bir çalışma ile koruma altına alınarak, nesillerinin devamı konusunda iyileştirici önlemler alınan bu hayvanların varlığı, Yarımada'nın bu açıdan önemini artırmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder